ÇALIŞMA HUKUKU EV KADININI NE KADAR TANIYOR
Mehmet Uçum*
Zeynep Yıldırım**
Ev kadınının çalışması bizim hukuk sistemimizde sadece aile hukuku açısından bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. Ev içi emek olarak Medeni Kanun’da yer alan ev kadınının çalışması evlilik birliğince oluşturulmuş mal varlığının paylaşımında bir faktör olarak dikkate alınıyor. Bunun dışında ev kadınının çalışmasının Türkiye Hukuk Sistemi içerisinde karşılık bulduğu bir yer yok.
Uluslararası sözleşmelerde ve Anayasa’da yer alan angarya yasağı sadece temelinde iş görme sözleşmeleri olan çalışmalar için kabul ediliyor. Oysa, kadının ev içi emeği de bir çalışmadır. Ev içi emeğin kıymetlendirilmemesi yani bir değer biçilmemesi ve bu çalışma süresinin zorunlu sigortasının olmaması tipik bir angarya durumu yaratıyor.
Ev içi emeğin temelinde evlilik sözleşmesinin yattığı söylenebilir. Ancak, evli olmadan yaşayan çiftler bakımından böyle bir sözleşmesel temel söz konusu değil. Bu nedenle ev içi emeği evliliğin kadına yüklediği bir sorumluluk olarak görmek yetersiz bir yaklaşımdır. İster evli olsun ister olmasın birlikte yaşayan çiftlerin her durumda ev içi emek olarak adlandırılan bir çalışması olduğu açıktır. Bu nedenle ev içi emeğin temelinde birlikte yaşama iradesinin oluşturduğu ortaklık sözleşmesi yatıyor.
Bu açıdan bakıldığında aslında ev içi emeğinde ayni ya da nakdi bir karşılığının olduğu ev içi çalışmanın sigorta güvencesine kavuşturulması gerekir. Tüm birlikte yaşayan çiftler açısından bunun böyle olması gerekmekle birlikte en azından ilk adım olarak resmi evlilik kurumu içerisinde yaşayan ev kadını yönünden böyle bir güvencenin talep edilmesi son derece önemli.
Türkiye’nin sosyal güvenlik sisteminde ev kadınının isteğe bağlı sigortalı olması mümkün. Ancak isteğe bağlı sigortalılık çalışmayan herkesin kullanabileceği bir hak. İsteğe bağlı sigortalılığın temelinde çalışmanın güvence altına alınması değil çalışmadan da bir sigorta güvencesi oluşturmak yatar. Bu nedenle ev kadınının çalışmasının isteğe bağlı sigorta ile güvencelendirildiği ileri sürülemez.
Ayrıca 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanununda bırakın ev içi çalışmayı işverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşinin dahi sigortalı sayılmayacağı düzenleniyor. Yani, bizim hukuk düzenimiz ev içi çalışmanın sigorta güvencesi olmayacağını kabul etmekle kalmıyor, normal koşullarda zorunlu sigorta kapsamında olacak bir çalışmayı dahi eş durumu sebebiyle sigorta kapsamının dışında tutuyor.
Türkiye İş Hukukunda ise ev kadınının emeğine değer veren herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Tam tersine yeni Borçlar Kanununda yer alan evde hizmet sözleşmesinde bir kişinin (ki o kişide çoğunlukla evin erkeğidir) bir işverenle anlaşarak bir işi üstlenip bu işte aile bireylerini (eşini ve çocuklarını) ücretsiz ve sigortasız çalıştırma imkânı dahi vardır. Bu düzenlemeye göre sadece ailesi adına iş alan erkek işçi sayılıyor, erkeğe yardımcı olan kadın ve çocuklar işçi ve sigortalı statüsüne sahip olamıyor.
Bu sorunların kısmen de olsa çözümü için şu yaklaşımlar tartışılabilir:
Zorunlu Sigortalılık Hakkı: Ev kadınının emeği zorunlu sigorta kapsamında olan bir çalışma olarak kabul edilebilir ve en azından asgari ücret seviyesinde sigorta primleri hazine tarafından ödenebilir. Asgari ücretin üzerinde prim ödeme imkânı ise eşinin desteği ile ev kadınına verilebilir.
Zorunlu sigortanın kapsamı eşi çalışan ev kadını bakımından sadece uzun vadeli sigortalar (ölüm, yaşlılık, maluliyet) olabilir. Eşi çalışmayan ev kadını bakımından hem uzun hem de kısa vadeli (genel sağlık sigortası-hastalık, analık-, meslek hastalığı ve iş kazası sigortası) sigortalar olabilir. Ama her durumda ev kadını ya çalışan eşi üzerinden veya doğrudan kendi sigortalılığı üzerinden kısa vadeli sigortalardan yararlanabilmeli.
Yasa ile belirlenebilecek şartlara bağlı olarak ev kadınının evde çalışırken geçirdiği kaza iş kazası sayılabilir, evdeki çalışması sebebiyle tutulduğu hastalıklar kısmen ya da tamamen meslek hastalığı kabul edilebilir. Bu olanak çalışan kadınların ev içi emeği bakımından da sağlanabilir. Dolayısıyla çalışan kadınlarla çalışmayan kadınların ev içi emeği eşit şekilde kıymetlendirilmiş olur.
İşyerinde Çalışan Kadın Eşin Zorunlu Sigortalı Olma Hakkı:Türkiye’de yaygın bir biçimde uygulanan küçük işyerlerinde ve tarım alanlarında eşin ücretsiz çalışması zorunlu sigorta kapsamına alınmalı. Kadın, eşinin işyerinde ücretsiz çalışsa bile zorunlu sigortadan yoksun bırakılmamalı. Yasada da dayanağı olan bu uygulama Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı. Aynı koşullarda çalışan iki kadından birisi zorunlu sigortalı iken diğeri salt işverenin eşi olduğu için zorunlu sigortalı sayılmıyor. Aynı durumda olanlara aynı kuralın uygulanması anlamına gelen maddi eşitlik ilkesine aykırı olan bu durum düzeltilmeli.
Evde Hizmet Sözleşmesinde İşçilik ve Sigortalılık Hakkı:Evde hizmet sözleşmesinde erkeğin iş aldığı durumlarda sadece erkeğin işçi sayılması ve sigortadan yararlandırılması hakkı olmamalı, erkeğe yardım eden ve eşi olan kadın ile çocukları da hem işçi hem de sigortalı sayılmalı.
Burada ileri sürdüğümüz yaklaşımlar sosyal hukuk açısından ev içi emeğin değerlendirilmesi amacına yöneliktir. Bu yaklaşımları kadını eve daha fazla bağlayacak sonuçlar doğuracak şekilde yorumlamak toplumsal ve iktisadi gerçekliğe uygun düşmez. Elbette önerdiğimiz olanaklar ev kadınlarına sağlansa bile çalışma hayatına katılmak isteyen kadını engelleyici bir rol oynayacağını ileri sürmek gerçekçi olmaz.
Esas olan çalışma hayatında kadının katılımını ve kadının rolünü artırmak olmakla birlikte ev kadınının ev içi emeği ile ilgili sorunları tartışmak da sosyal bir gerçekliğimizdir. Ayrıca işverenin ücretsiz çalışan eşi, ki bunlar çoğunlukla kadındır, çalışma hayatında olmakla birlikte güvenceden yoksundur. Yine eve iş alan erkeğin eşi ve çocuklarının da güvencesiz olduğu göz önünde tutulmalı. Sayısal olarak nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan bu kesimlerin sosyal güvence sorunlarını çözmek hem kamusal hem toplumsal bir yükümlülüktür.
* Avukat, İstanbul Barosu, 14959
** Avukat, İstanbul Barosu, 34120
|