MAKALELER
YURT EDİNME HAKKI
KOBANİ İLE İÇ SAVAŞ ÇIKARMAK İSTEDİLER
YENİ ANAYASA İHTİYACI
YENİ ANAYASA NASIL YAPILIR ?
POLİS ÇALIŞTAYI
TÜRKİYE’NİN İLK SİVİL VE DEMOKRATİK ANAYASASI İÇİN YOL HARİTASI
TOPLUMSAL EGEMENLİK İÇİN HALK HAREKETİ
İŞ İLİŞKİSİNDE PSİKOLOJİK TACİZ (MOBBING)
DEMOKRATİK DEVLET KURMAK İÇİN TÜRKİYEYE YENİ ANAYASA ŞART
SAĞLIK BİLDİRGESİ
ÇOCUKLARA BÜYÜKLER GİBİ CEZA VERİRSENİZ NASIL KAZANABİLİRSİNİZ?
POLİTİK HUKUK TANIMI
DEVLET BİREY İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA POLİSİN ROLÜ
YENİ ANAYASA YAPILABİLİR Mİ?
İSTANBUL BAROSU SEÇİMLERİ VE DEMOKRAT AVUKATLAR
ADALETİ ÇAĞIRDIK VE NİHAYET GELDİ
SAYISAL ÇOĞUNLUK ŞART DEĞİL
KIRMIZI ÇİZGİSİZ ANAYASA YAPILMALI
TERÖRLE MÜCADELE KANUNU MAĞDUR ÇOCUKLAR
ÇÖZÜM SÜRECİ
İŞYERİNDE DEMOKRASİ OLUR MU?
İLKELER BAZINDA YENİ ANAYASA ÇALIŞMASI
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAVRAMI
AKİL İNSANLAR HEYETİ FAALİYETİNE İLİŞKİN KISA TESPİTLER
GEZİ OLAYI
DEVLET SUÇLARI BAKIMINDAN GEÇİŞ DÖNEMLERİNDE DEVLET PRATİKLERİ
“EVET”LE GELEN YENİ OLANAKLAR
EGEMENLİK SAVAŞI VE BALYOZ TAHLİYLERİ
ÇOCUKTAN TERÖRİST OLMAZ
ÇALIŞMA HUKUKU EV KADININI NE KADAR TANIYOR
AKİL İNSANLAR HEYETİNİN TAKİP SORUMLULUĞU/SİYASETE SİVİL KATKI
GENEL SEÇİMLER
İKTİSAT VE HUKUK

ÇOK DİSİPLİNLİ ÇALIŞMA GEREKLİLİĞİ

VE HUKUK İKTİSADI ÖRNEĞİ

 

Avukat Mehmet Uçum

Doç. Dr. Hakan Ongan

 

1-            Bilimsel Disiplinleri Yakınlaştıran Gelişmeler

Bilim dünyasında son yıllarda farklı bilim dalları arasındaki işbirliklerine

yönelik güçlü bir eğilim gözlenmektedir. Bu durum sadece bir bilim dalının

diğerinin teoremlerinden yaralanmasının çok ötesine geçmiş çok yönlü bir

etkileşim haline bürünmüştür.

 

a-      Teknolojik Süreçler

Kuşkusuz, bu duruma sebep olan  koşulların başında teknoloji esaslı alanda

temposu giderek hızlanan yenilikçi süreçler gelmektedir.  Hemen dikkatimizi

çeken iletişim alanında ortaya çıkan teknolojik yeniliklerdir. Bu yenilikler

aslında telekomünikasyon, elektronik, bilgisayar gibi birçok ana disiplini de

kavrayarak yürüyen fizik biliminin geldiği noktanın ticarileştirilebilen bir

kesitidir. Dikkat edilirse ürün veya hizmet haline dönüştürülerek gündelik

hayata aktarılan teknoloji esaslı yenilikler daha başlangıçta çok disiplinli

süreçlerin sonuçları olmaktadır. Ve süreç devam ettikçe işin içine daha fazla

bilimsel disiplin girmekte ve elbette hukukun süreçteki rolü giderek

artmaktadır.

 

Teknoloji esaslı yeniliklerin gündelik hayata girmesi ile kablosuz ve sanal

iletişim ve hizmetin yarattığı birçok hukuksal sorun alanı ortaya çıkmaktadır.

Örneğin özel hayatın çok kolay izlenebilir ve gözlenebilir hale gelmesi

nedeniyle yasa dışı dinlemeler, özel yazışmaların korunamaması, bu ortamların

tehdit ve tehlike aracı olarak kullanılması gibi ortaya çıkan sorunlar vardır.

Ayrıca sanal ortam ticaretinin sorunları, sanal sözleşmeler hukuku, elektronik

imza, fikri hak sorunları, cevap ve düzeltme hakkı, sanal ortam ve mobil cihaz

hizmetlerinin sunulmasına ilişkin devletin dağıtım ve denetim rolü, tüketicinin

korunması gibi birçok konuda hukuk üretme ihtiyacı kaçınılmaz olmaktadır.

Görüldüğü gibi teknolojik süreçle bunun hukukunu üretme süreci sıkı sıkıya

bağlanmakta ve iç içe geçmektedir. Bu nedenle bu süreç aynı zamanda çok

boyutlu bilişim hukukunun da yaratıldığı ve geliştirildiği bir süreç olarak

yaşanmaktadır.

 

Keza, aynı süreçlerde optimal ücretlendirmenin ne olacağından, bu hizmeti

kimin vereceğine, yaratabileceği tekelci kârlardan alınması gereken optimal

vergi oranına kadar birçok alanda iktisat bilimine ve mali hukuka ihtiyaç

duyulmaktadır. Özcesi bu tür yeniliklerin kapsama alanına girmeyen herhangi

bir bilim dalı yok gibidir. Örnek vermek gerekirse anılan hizmetlerin

sağlanmasında ortaya çıkan radyasyonun etkileri, hizmet aracı olan baz

istasyonlarının sorunları gibi yönleriyle konu  tıp ve psikoloji başta olmak

üzere sağlık bilimlerinin alanına da girmektedir. Benzer yönleriyle konu çevre

hukuku tarafından da ele alınmaktadır.

 

b-     İnsan Esaslı Bilim Felsefesi

Farklı disiplinlerin birbirleri ile çok daha fazla yardımlaşmasının önemli

sebeplerinden bir diğeri de birçoğunun her şeyden önce “insan”la ilgili olduğu

yönünde görüşlerin ağırlık kazanmasıdır. Başka deyişle bilimsel süreçlerin

sonuçlarını insan merkezli olarak değerlendiren bilim felsefesi eğilimlerinin

güçlenmesidir. Bilindiği gibi bu görüşün karşısındaki başlıca görüşlerden birisi

bilimin “hâkim sınıflar” ve “devlet” için olduğu anlayışıdır. Her ikisinde de

insanın hayatını kolaylaştırıcı ürünlerin çıkması yanıltıcı olmamalıdır. Dikkat

edilirse bugün insan hayatını kolaylaştıracak ürünlerin birçoğu savaş sanayi

tarafından geliştirilmiştir. Oysa savaş sanayine yönelik bilimsel çalışmalarda

insanı korumayı esas alan değil insanı yok etmeyi hedef alan anlayışlar

belirleyici olmuştur.

 

Bu yaklaşım karşımıza bilimin kimin ve neyin maksimizasyonu için çaba sarf

edeceği sorununu çıkartır. İnsanlar, firma ve devletten farklı olarak faydasını

en çoklaştırmaya çalışan iktisadi birimlerdir. Bu doğrultuda, devlet ve firma

için yapılan bilim ile insan için yapılan arasında önemli farklılıklar olacaktır.

Ancak konumuzla ilgisi bakımından ve bu sınırlar içinde söylemek gerekirse

çok disiplinli süreçlerin ve ortaklaştırıcı çalışmaların giderek artan bir ivmeyle

gelişmesinde bilim felsefesindeki “insanı çevresiyle ve doğasıyla bir bütün

olarak ele alıp merkeze koyan” felsefi anlayışın önemli bir etkisi olmaktadır.

 

 

 

2-            İktisattan Hukuka Bakış

Hukuk ve iktisat arasındaki ilişkiye de bu pencereden bakılması gerekir.  

Daha güçlü bir ülke olabilmek için uygulanacak politikalar ile

insanlarını daha iyi yaşatacak ülke olmak arasında önemli farklılıklar söz

konusudur. Benzer şekilde farklı iddiadaki ülkelerin hukuk sistemleri arasında

da totaliter yasalar ile özgürlükler üzerine kurulu yasalar kadar fark vardır.

 

Kuşkusuz gerçeklikten de kopmamak gerekir. Yaşadığımız dünya tüm

özgürlüklerin sınırsız kullanılabildiği bir dünya değildir. Amaç bu olmalıdır

ve bunun için mücadele edilmelidir fakat böyle değildir. Farklı ülkelerin, irili

ufaklı firmaların ve farklı sınıfların çıkarları ortak değildir. Bu durumda

toplumun tüm kesimlerini kavrama iddiası bir maksimizasyon değil

optimizasyon problemi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Bununla

birlikte hukukun belli parçaları ve düzeyleri için maksimal hukuk hedefli

mücadele içinde olmak da bir gerekliliktir.

 

Sorunun bu şekilde ifade edilmesi ile örneğin devletin;  yurttaş kimliğiyle

insanla ve iktisadi, sosyal, kültürel yapılarla, kurumsal düzeyde ilişkisini de

belirleyen yeni anayasa gibi bir duruma nasıl yaklaşılacağı önem

kazanmaktadır.

 

Şimdiye kadar iktisat biliminin hukuk bilimi ile ilişkisi daha ziyade suçun

makro ve mikro analizi, suç piyasasında denge analizi, cezaların caydırma

etkisinin ekonomik analizi gibi suçun ekonomik modeli ve optimal hukuk

uygulamasına yöneliktir. Çok daha spesifik olarak organize suç, mafya,

ekonomik suçlarla ilgili gerek iktisat kuramlarından gerek deneysel iktisattan

gerekse de bazı istatistik tekniklerden yararlanılmaktadır.

 

Oysa anayasa kavramı bütün bu sayılanların üzerinde devletin global sistemle

ilişkisini, devletin toplum içerisindeki ağırlığını, toplum içerisindeki üretim

ilişkilerinin ruhunu yansıtacak bir öneme sahiptir. Bu nedenle iktisadın

hukukla ilişki alanı genişletmek ve hukukun tüm alanlara ilişkin üretiminde ve

tüm hukuk uygulamalarında iktisadı devreye sokmak gerekmektedir. Çünkü

suç ekonomisinin tersine özgürlükler esaslı bir hukukun üretilmesinde ve

uygulanmasında bir iktisadi maliyet ve optimizasyon hesabı yapılmayacağını

ve hukukun bu alandaki üretiminde bir maksimal hukuk hedefinin gerekli

olduğu yönündeki hukuk tezlerinin kanıtlanması için iktisat biliminin

çözümlemeleri bir zorunluluktur.

 

Dolayısıyla toplumdaki tüm çıkarları dengeleyecek bir optimal hukuk arayışı

gerçekçi olmakla birlikte özgürlükler alanında maksimal bir hukuk hedefiyle

hareket etmek optimal hukuku özgürlükler yönünde geliştirmenin güvencesi

olmaktadır veya olmalıdır.